KIZ KULESİ EFSANESİ
Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius`un kaydettiği
bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını
anlatan bu hikaye, Hero`nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero
Afrodit`in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır.
Yıllar sonra Afrodit`in tapınağında yapılan bir törene katılmak
için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık
olan iki genç, Leandros`un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar.
Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine
tanıklık eder. Leandros`un yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde
Hero`nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu
kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören
Hero da kendini Kızkulesi`nden boğazın sularına bırakır. Kavuşamayan
aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatra`nın
sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete
göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir
yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin
ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin
kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden
çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral,
kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya`nın giriş kapısının
üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın,
ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır. En
son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi`nin
askerleri ile Kızkulesi`ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin
ve Üsküdar Tekfuru`nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal
Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar`dan atına
atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen "Atı alan Üsküdar`ı geçti"
lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de
küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de
atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ`da Arkla
(küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara
da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır.Şimdi ise "Kızkulesi" ismi ile
bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır
Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius`un kaydettiği
bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını
anlatan bu hikaye, Hero`nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero
Afrodit`in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır.
Yıllar sonra Afrodit`in tapınağında yapılan bir törene katılmak
için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık
olan iki genç, Leandros`un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar.
Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine
tanıklık eder. Leandros`un yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde
Hero`nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu
kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören
Hero da kendini Kızkulesi`nden boğazın sularına bırakır. Kavuşamayan
aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatra`nın
sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete
göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir
yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin
ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin
kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden
çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral,
kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya`nın giriş kapısının
üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın,
ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır. En
son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi`nin
askerleri ile Kızkulesi`ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin
ve Üsküdar Tekfuru`nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal
Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar`dan atına
atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen "Atı alan Üsküdar`ı geçti"
lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de
küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de
atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ`da Arkla
(küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara
da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır.Şimdi ise "Kızkulesi" ismi ile
bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.